• Selamın aleyküm dayı…
• Ve aleyküm selaaam. Oooo deli kız. Nerelerdeydin?
• Sorma ya… Var mı salatan
• Ayıp ettin. Yaparız. Balıklar da taze bak canlı canlı… Kuzu bunlar kuzu
• Gel beraber yiyelim
• Akşamın bu saatinde taa karşıdan geldiğine göre sıkıntın büyük
• Eh işte
• Bu seferki dünyalık işlere benzemiyor…
(Kafamı başka yöne çevirirerek)
• Ben salatayı yapıyım mı sen balıkları temizlerken
Dayı gülerek;
• Öyle olsun bakalım
• Işıl Yücesoy takılıyorsun bugün. Şu plaklarını da bir vermezsin dinleyelim diye
• Veriyim de geri verme. Hadi oradan. Işıl… Başkadır. Daha dünyada bile yoktunuz hiç biriniz ne dinlerdik be. Hey gidi ’70 ler…
• Geçen bir arkadaşım ”-İsyan günlerinde aşk başkadır Didem’im” dedi
• Doğru demiş. ’70 ler öyleydi. Herkeste öldürülme korkusu vardı. Evlenen evlenene oooo görecektin
• Valla Allah biliyor ya bende Facebook kapanacak diye olmayacak yazılar yazıyorum
• Zırtapozlar kapatacaklardı dimi? Olsun sizde duvarlara yazarsınız. Gençlerin özgürlüğü elinden alınır mı? Hepiniz zehir gibi çocuklarsınız. Bizleri harcadılar ama sizler soğukkanlı çıktınız. Gurur duyuyorum şimdikilerle

‘İstersen sevme beni… İstersen bekle beni… Aşk gibi toprak gibi… Ya seninle ya sensiz… Olmasa da sevenim… Ağlayanım gülenim… İlk sözüm son yeminim… Ya seninle ya sensiz…’

• Kim bu oğlan?
• Ney kim?
• Işıl’ı dinlerken salata yerine tahtayı kestiğini diyorum
• Boş ver… Dedim ya Facebook kapanacak diye olmadık yazılar yazıyorum. Gittim bir de binlerce kişinin önünde yazıya döktüm, düşün… Yaptık bir delilik
• E senin deli olduğunu zaten biliyoruz. Ama aslan gibi kızsındır haaa. Ona lafımız yok. Kendi evladım gibi severim. Saygılı, efendi çocuksundur
• Eyvallah. Allah razı olsun
• İyi yapmışsın yazmakla. İçinde kalacağına dışında kalsın. Okudu mu peki?
• Sanırım okudu ama cevap vermedi
• Sende bayaaa kallavi yazmışsındır ha! Ver bakiyim bir de ben okuyayım. Bekle, gözlüklerimi alayım. Getirdin mi kâğıda döküp. Ben sizin o cin çarpmış telefonlarınızdan okuyamam
• Getirdim getirdim al oku. Her yazımı dosyalıyorum zaten
• Hımmmm. Kız sen çocuğu öldürmüşsün… Hay anneni kesiyim! Vakit lazım bu gence… Bak evlat bu şarkılar boşuna yazılmadı. Biz erkekler çok kadın severiz ama yalnız tek bir kadına âşık oluruz. Ve onunla ölürüz… Eğer bu gençte elinde tuttuğu değeri görecek göz varsa, gelecektir. Ben Neriman teyzene bir şiir yazmıştım 10 gün benimle maytap geçmişti. Benim yazacağım şiirden ne olacak. Balıklara benzetmişim kadını. Sen öyle bir ilan-ı aşk etmişsin ki beni bile gençliğime götürdün. Neriman’ı ilk gördüğüm günlere gittim. Bu genç de düzgün cevap vermek isteyecektir
• Balıklar mı? Puhahahahah 🙂
• Gülme kız
• Eee ne yaptın sonra? Adam gibi bir şey yazsaydın bari
• Yazdım tabii. Âşık olmuşum. Durur muyum?
• Allah’ını seversen. Ne yazdın? Çaldın bir yerden dimi?
• Herhalde. Balıklar gibi güzel ama uzun ömürlü ol diye şiir yazan adamdan ne bekliyorsun ki?

Dedim ki;

‘Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini…’

• Ahmed Arif bu… Tamamı da çok güzeldir. Bende severim. Neriman teyze anladı mı kimin yazdığını?
• Ahmed Arif’in olduğunu mu? Anladı tabii. Ama o gün bugün beraberiz işte. Kaç sene oldu ben bile unuttum. Sen şimdi onu bunu bırak ne yapacaksın onu düşün?
• Valla iş konusunda sorsan sana takır takır sıralarım şimdi. Ya da memleket ile ilgili sorular sorsan. Ama bu gönül meseleleri zormuş be dayı…
• Öyleee. Bak sana bir şey anlatacağım. Gerçi biliyorsundur. Bilmediğin halt yok senin
• Olsun, senden her dinlediğimde başka bir anlam çıkarıyorum ben. Anlat…
• Âşık Veysel kör biliyorsun ama büyük üstat aynı zamanda… Bir gün karısı Esma komşularından birine âşık olmuş ve kaçmaya karar vermiş. Planı yapmışlar… Gece uyumak için yatağa yattıktan sonra kaçacaklar. Nitekim o gece bohçasını alıp sessizce kapıdan çıkıp gitmiş. Uzun süren yolculuktan sonra dinlenmek için çeşmede durup çoraplarını çıkarmışlar. Esma yolculuğun başından beri çorabında onu rahatsız eden şeyi en sonunda anlamış. Bir bakmış ki Veysel’in tüm parası orda. Birde not var… “-Al bu parayı. Gideceğin yerde kendini ezdirme. Bu arada güzelliğin 10 para etmez bendeki bu aşk olmasa…” Sonra meşhur o dizeleri yazmış. Zaten siz üreten yani sanatçı insanlar… Sen de bu gruba dâhilsin… Acı çekince çok güzel şeyler yapıyorsunuz, gariptir… Dur neydi bakıyım şiiri… Ahhh eski hafıza yok ki…
• Ben hatırlıyorum
• Oku bana… Dinleyeyim… Âşık adamın sesinden farklı gelir şimdi…

‘Güzelliğin on para etmez
bu bendeki aşk olmasa
eğlenecek yer bulamazsın
gönlümdeki köşk olmasa
tabirin sığmaz kaleme
derdin dermandır yareme
ismin yayılmaz aleme
aşklarda meşk olmasa
kim okurdu kim yazardı
bu düğümü kim çözerdi
koyun kurt ile gezerdi
fikri başka başka olmasa
güzel yüzün görülmezdi
bu aşk bende dirilmezdi
güle kıymet verilmezdi
aşık ve maşuk olmasa
senden aldım bu feryadı
bu imiş dünyanın tadı
anılmazdı Veysel adı
o sana aşık olmasa’

• Haaaah, nur içinde yatsın… Anladın mı? Sakın gurur yapma. Ben seni bilirim. Sen şimdi kendini yiyorsundur. Onursuz olduğunu düşünüyorsundur. Ne demiş? Koyun kurt ile gezerdi… Fikri başka olaydı… En son böyle şeyler bizim gençliğimizde kaldı… Senin gibi çocuklar az… O yüzden korkma dimdik dur! Neyine âşık oldun sen bu çocuğun?
• Gözlerine… Uzun ince boyuna… Genç yaşta giydiği ihramı… Kalabalık içindeki yalnızlığı… Ve gördüğüm andan beri sanki çocukluğumdan beri benimleydi… Ömrüm boyunca beklemiş gibiyim… Onunla ilgili her şeyi araştırdım. Amerika’da okuduğundan başladım nerelerden çıktım bir bilsen… Ağır bir tip gibi duruyor ama fırlama… Bana çok benziyor… Cevapları, duruşu… Ya bilmiyorum, dayı… İsmini duyunca yüzümde gülümseme oluşuyor… E.T. belki ama ben Yusuf diyorum ona içimden. İlk gördüğüm an kaldım böyle ışık görmüş tavşan gibi. Başka yere bakarken ben onu inceliyordum… Bana bakınca da hayatımdaki en spastik skolastik konuşmayı yapmışımdır herhalde. Ayağa bir fırlayışım var zannedersin İstiklal Marşını okuyacağım. O bunları anlamasa bile sonrasında ben düşününce “-Geri zekâlısın Didem” dedim durdum kendime. Ayrılırken geri geri yürüdü konuşarak… Son bakışı kaldı bende… Emanet aldım o bakışı… Saklıyorum o günden beri…
• Âşıksın be kızım sen… Hem de çok… Hem güldürdün hem ağlattın beni, deli çocuk… Bekle şu plağı değiştireyim… Şuralarda Erkin olacaktı… Çay koyayım hem…

Bardakları hazırlarken bir yandan plağa bakıyordu…

• Al bakalım sana hediyem olsun o zaman… Hababam Sınıfı filminden… Erkin Koray plağı… 50. Yıl konserine gitmiştiniz, hatırlıyorum. Hem de Tarık Akan hayranısın
• Dayı ciddi misin? Sen kimseye vermezsin plağını… İlk defa belki de…
• Her zaman gerçek aşkı görmüyoruz

Boğazıma kılçık takıldı bahanesi ile cevap veremedim

• Elektro’yu nasıl çalıyor bakar mısın? Rock’ın babası işte! Tarık Akan dedin de. Aklıma geldi… Geçen röportaj gibi bir şey okudum. Emel Sayın ile çok büyük aşk yaşamışlar. Unutmamışlar birbirlerini. Çok da yakışıyorlar yahu
• Sizde yakışıyorsunuz bence… Yeşilçam gibi olmuşsunuz. Bir plağınız eksikti oda tamam oldu…
• Dayı ben kaçar
• Çay içmeyecek misin daha… Ne oldu? Coştun yine. Geldiler
• Yok, yeter bu kadar. Gidip yazı yazacağım
• Didem!
• Efendim, dayı?
• Aşk, kutsaldır. Kirli gönüllerde yuva yapmaz… Hz.Yusuf’u hatırla
• Tamam… Allah’a emanet
• Sende kızım…

Dayı dava adamıydı. Bir insanın inandığı şey uğruna nelerden vazgeçebileceğine bakardı. İmkânsıza inanmazdı… Divan-ı meşrep bir adamdı her zaman… Bir cümleye çok anlam sığdırırdı. Küfür etmez ama öyle bir bakar ve öyle bir zehir laf ederdi ki; ceddinize sövmüş kadar olurdu. Şimdiki erkeklere eksik etek, kızlara da ciğerci kedisi derdi. Zamanında memleket uğruna içeride çok yatmışlığı vardır. Neriman teyzeye Ahmed Arif’in şiirini yazmasının sebebi de buydu… Altmış sekiz yaşındaydı ama herkesle konuşabilme yetisine sahipti. Bana da her zaman

‘- Yanlış zamandasın sen… Parmak kadar çocuksun daha. Nerden bileceksin Türkeş’i, Deniz’leri… Nazım’ı Necip Fazıl’ı… Çok zor işin… Ya çok üzüleceksin ya da ölene kadar yazacaksın… Kaderin bu senin…’ der

Tam birkaç adam atmıştım ki; Önce sazın nağmeleri… Sonra sözler geldi kulağıma…

‘Ben hep 17 yaşındayım. Her ayak sesinde ürperirim. Demir kapının her açılışında göğsümün kafesine sığmaz yüreğim. Her türlüsünü tattım acıların, ayrılıkların… Her şeye biraz alıştım. Bir seni beklerken kendimi yenemedim…Şu Metris’in önü bir uzun alan; Bir tek seni sevdim gerisi yalan… Senin hasretindir hücreme dolan… Bir tek seni sevdim gerisi yalan…’

Uzaktan şöyle bir baktım ‘Ben sana aşk dedim’ yazımı tekrar okuyordu ve kendince notlar alıyordu. Belli ki; üzdüm onu biraz. Çok eskilere götürdüm belki de… Yaralarını tekrar kanattım. Aslında çok şey konuşmak istedi ama ben önünü kestim. Çünkü kendime bile zor konuşurken başkasından dinleme gücüne sahip değildim. Benim duyacağımı bildiği için anlatmak istediği şeyleri dinlediği müzikle iletti. Dayı yapmıştı yine yapacağını…

Sevgilerimle