– Selam
– Evliyim
– Allah ‘ın selamını verdik. Hemen yazıyor muamelesi yapıyorsun insana
– Kusura bakma. Aleykümselâm
– Cidden evli misin? Çok gençsin de!

Bu diyalog en sonunda küfürle biter. Genelde kadın ya direkt karşı tarafı hesabından engeller veya küfür ederek psikolojisini rahatlatır.

Sosyal medya çıktı ortalık toz duman, arkadaşlar! Birbirlerinden nefret edip ama çaktırmadan Instagram’da takip edenler mi dersiniz? Ne giymiş, ne içmiş, nereye gitmiş? Yüz yüze gelince iki lafı bir araya getiremeyip Twitter’da en ağdalı lafları çok cesur (!) bir şekilde yazanlar mı dersiniz yoksa Facebook’da psiko-analiz mi yapanlar dersiniz? Her türlü ruh hastalığı var yani…

Bana gelince de… Ben işimden dolayı mecburen bir sosyal medya kullanıcısıyım. Bana kalsa daktilo dönemine dönmek isterim. Bu yüzden de derdim ne ise çaçaron bir şekilde yüz yüze veya telefonda söylerim. İşin garip tarafı bunu herkes bildiği halde yine de işi yazmak olan bana da aynı mantığı gütmeye çalışırlar

İş dışında “Messenger” kullanmayan ben geçenlerde pilot bir deliye denk geldim. İnanın ben ömrümde böyle azimli insan görmedim. Ne yaptıysam başımdan atamadım… Etmediğim hakaret veya kelime oyunu kalmadı. Valla bravo! Erkek denen algoritma gerçekten bacak arasında bir deli ile yaşıyor. İşiniz zor, koçlar!

Çok farklı bir durum olmadığı sürece genelde bizim Olcay cevap verir mesajlara. Garibimin başına gelmeyen kalmadı. Aynen aktarıyorum…

-Slm ( Selam’ın suyu çıktı herhalde)
-Selam
– Nasılsın?
-Teşekkürler. Siz?
-Bende iyiyim
-Konu nedir?
-Sen…
– Dinliyorum
– Ama şimdi öyle bir cevap veriyorsun ki… Laf sokup başından atacak bir halin var sanki. Genelde bu kadar kaba ve sinirli misindir? Yazılarından çok sıcakkanlı duruyorsun hâlbuki. Hem çok sert bakıyorsun bu fotonda
– Yazar, Didem Dizdar’ın resmi sayfasıdır. Ben de sayfa yöneticisi Olcay M… Kendisi iş dışında “Messenger” kullanmaz. Bir notunuz varsa biz iletelim kendisine. Bunun dışında nasıl yardımcı olabilirim?

1 dakika kadar bir sessizlik…

– Olcay, kardeşim. Hanım mı diyeyim Bey mi?

Bunun açılımı şu… Elin yüzün düzgünse sende işimi görürsün. Bizimki hanım dese yandı yani! Mantık; nefes alsın yeter!

– Bey
– Memleket neresi sizin?
– Göçmenim
– Aaaa bende! Memnun oldum. Didem hanıma saygılarımızı ve selamlarımızı iletin. Başarılarının devamını dileriz. Takip ediyoruz kendisini
– İleteceğiz. İyi günler
– Size de

Bu konuşmanın sonunda şahıs bir daha yazmaz veya Olcay ile arkadaş olmaya çalışır. Ağır manyak olan da hesabını kapatır

Arkadaş listelerini ise bizimkiler şu şekilde ayıklıyorlar

– Bu olmaz. Kıro bu!
Bu kim ya?
Senden hoşlanmadım. Ağzındaki purona hiç güvenme!
Senin ortak arkadaşın hiç yok. Sen baştan kaybediyorsun zaten.
Ana, tipe bak… Ne içiyor oğlum bunlar?

Kısacası kendinize gelin arkadaşlar! Bu dünya sonsuz değil… Solucan olup toprağa karışmadan önce solucan olmanın lüzumu yok. Benim inancıma göre öbür tarafta bulaşık yıkatmıyorlar. Her şey orada büyük ekranda gösterilecek. Ben yanımda çekirdek götürmeyi düşünüyorum. Bildiğin sinema şöleni!
Hem de montajsız ve dublaj olmadan full HD…
Kim ile ne derdiniz varsa yüz yüze halledin veya sevgili tavlamak için klavyenin tuşlarına basmak yerine beyninize basın

Düşünüyorum da eskiden daha rahatmışız. Sevgimizi de acımızı da içimizde rahat rahat yaşardık en azından. Mesela sevgilinizden ayrıldınız dimi? İlk önce fotoğraflarını ve mektuplarını yırtardınız. Bir daha da görmezdiniz ve bazı şeyleri huzur içinde kendi içinizde yasını tutardınız. Şimdi öyle değil ki… Yolun sonuna gelip düdük çaldığı an ilk yapılan eylem Facebook listesinden çıkarmak, Twitter’dan takip etmeyi bırakmak, Instagram’dan engellemek… Hadi bunları yaptınız tamam… Asıl devamında kontrol etmeyi bıraktığınız zaman içinizdekileri de bitirmiş oluyorsunuz. Unutmamak gerekir ki; Bir insanı ona karşı hiçbir duygu beslemediğiniz zaman unutursunuz. Sosyal medyadan öldürdüğünüz zaman o kişi de içinizde ölmüyor

Sosyal medya yavşak’larına da iki çift lafım var!

Ağır hastasınız hepiniz. Gidin bir tedavi olun! Ya cinsel hayatınız problemli ya da çocukken babanız hortumla dövmüş sizi herhalde! Ahlak denen kavram kapı eşiğinde başlamasın. Kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyleri başkasına yapmayın. Ayrıca size her sıcakkanlı davranan kadın da içten yanmalı değildir! Kibar bir insan olabilir, değil mi?

Birbirine laf sokma yarışı içindeki kişilik bozukluğu olanlar da bir zahmet sorunlarını kendi aralarında halletsinler. Saat başı kamyon arkası yazıları gibi atarlı, giderli sözlerle doluyor sayfalarımız. Tenis maçı izliyor gibiyiz!

Sonuç olarak;

Hayat sokakta… Klavye başında değil! Bırakın biz yazar’lar yazalım. Sizler okuyun… Herkes işine baksın. Biz mühendisin veya doktorun işine karışıyor muyuz? Karışmıyoruz… Sosyal âlemde yazınca yazar olmuyorsunuz veya Instagram’da salak pozlar çekince Ara Güler olmuyorsunuz

Sevgilerimle…