Uzun zamandır araba problemi yaşadığımdan ötürü fenalardayım. Araba kullanmak şehir içinde resmen zulüm olduğundan ötürü uzun bir süredir toplu taşıma kullanıyorum. Bilen bilir bu konuda tam bir özürlüyümdür. O da ayrı bir yazı konusu olsun, söz veriyorum. Kalabalık içinde yaşamaya uyumlu bir canlı türü değilim. Ama kritik anlarda ciddi anlamda arabaya ihtiyaç duyuyorum tabii… Geçenlerde Murat’ı aradım ve bana araba yollasana dediğim zaman aldığım cevap ile zınk diye kaldım.

– Didem, yollamak isterdim ama arabayı Bodrum’a yolladım. Okullar 28 Eylül’e kadar uzadığı için orada çalıştırcam.”

Şimdi şok olacaksınız ama hayatımda hiç Bodrum’a gitmedim. Mecbur kalmadığım sürece de gitmeyi hiç düşünmüyorum. Orasının bende derin üzüntü bırakacağına eminim.

Rodos Şövalyeleri’ nin yaşadığı ve Iluminati’ nin temellerinin atıldığı yer olan Bodrum’u; Osmanlı şehzadesi Cem Sultan’ın esir alınıp üstüne de Hıristiyan ettirildiği lanetli bir yer olarak görüyorum.

Allah (c.c) bana oraya mümkün olduğunca adım attırmayı nasip etmesin. Velhasılıkelam, 17 Ağustos 1999 yılında olan deprem Bodrum’daki arkadaşların fazla kudurmasından olduğunun kanaatindeyim. Köpük partilerinde sex yapanlar mı dersiniz, aleni kokain partileri mi dersiniz… Ne ararsanız vardı o sene!

Her tarzda çevresi olan bendenizin de,

Bir arkadaş grubu o sene köpük partisinde kaçak elektrikten çarpılıp kızlarla hastaneyi boylayan embesil tayfadandı. Bizimkiler acilde yan yana Adana – Urfa tarzında yatıyorlar ama hala diğer sedyedeki Alman turiste “- Are you disco, cola?” tarzındalar. Len, bir sus! Kan işiyorsun hala 300 – 500 kop, kop modundasın!

Gelelim dinlediğim ve edindiğim izlenimlerden yola çıkarak günümüz Bodrum’una…

Sosyetik beach denen mekânlar… Arkadaş, eskiden ‘Beach’ mi vardı? Anne ve babalarınız Güneş Halk Plajı’na giriyordu. Cam kutudan boyoz alıp yer, yanında da şişede Coca – Cola veya bira içerlerdi. Şimdi ise fazladan artistik kumaş kullanılmış, tenteli “Loca” denilen yerlerde lahmacun yiyip yanında ayran içiyorsunuz oldu mu sana hesap 1.500! Eee sonra? Sen Bodrum’da sosyetik mekânlarda kız tavlıyım veya zengin erkek avlıyım diye bankadan kredi çekip gittin! Bütün sene o krediyi ödeyeceksin. Bence artık lahmacun yemezsin, değil mi?

Bir de bu aralar wake – board denen gâvur icadı su sporundan başka her şeye benzeyen zengin bebe oyuncağı var. En son hayırsever (!) iş adamı Rezza Zarrab ‘ın hormonlu Iron Man gibi denize su fışkırtarak havada uçtuğu sporumsu şey var ya hani o! Arkadaş, nedir o öyle ya? Koca memeli, tencere popolu teyzeler havalarda uçarken çok komik oluyorlar bence… 5 yaşındaki ufaklıkların “-Anne, bak balon” diye ağladıklarını tahmin etmesi zor olmasa gerek.

Birde Bodrum aşkları var tabii! Hani gece Adriana Lima olarak gördüğün, sabah ise dolapta küflenmiş peynir gibi olan… Karikatüre bayılan ve düzenli Penguen & Uykusuz okuyan biri olarak aklıma şu an bir tanesi geldi mesela… Adam sabah uyanıyor. Yanındaki kadının yüzünün makyajı öyle bir akmış ki; tanınacak halde değil… Adamın ilk tepkisi şu ; “ Tövbe bismillahhh… Naptın sen öyle yüzüne? ” Aynı o hesap…

Bitmez Bodrum maceraları… Bu yazı da sabaha kadar sürer

Ne demiş Bülent Serttaş abimiz;

“ Aşk Bodrum’da yaşanıyor güzelim
Bodrum bana ben Bodrum’a özelim ”

Koooopart bizi DJ Mamiiiiii 🙂

Müziği Dinlemek İçin Tıklayınız

Bu arada ben Çeşme sevenlerdenim arkadaşlar… Görüşmek isteyenlerle Alaçatı’da buluşmak dileğiyle diyorum 🙂

Sevgilerimle

DD